Gebelik ile ilgili sık sorulan bir çok soruyu bu başlık altında topladım. Ayrıca gebelik takibi konusunda nasıl bir yol izlediğimi ise ayrı bir sayfada anlattım. Gebelik takibi ile ilgili bilgilendirme için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz. https://www.aylintotan.com.tr/gebelik-takibi/
Gebe Olduğunuzu Nasıl Anlarsınız?
- Beklenen adetin gecikmesi: Düzenli adet gören, üreme çağındaki bir kadında, beklenen adetin gecikmesi çoğunlukla gebeliğin ilk habercisidir.
- Kusma, bulantı: Özellikle sabahları olan, akşama azalan bulantı ve kusmanın yanı sıra; yemek kokularına tahammülsüzlük, normal yiyecekler dışındaki maddelere karşı ( kül, kil, kireç, gibi ) yeme isteği ilk gebelik belirtilerindendir. Bu belirtiler çok hafif olabileceği gibi, gebe kadının beslenmesini engelleyecek kadar şiddetli seyredebilir.
- Vajinal akıntıda artma: Gebelikte östrojen hormonun fazla salgılanmasına bağlı olarak, vajinal akıntı artar. Akıntı, yumurta akı kıvamında ve kokusuzdur.
- Deri renginin koyulaşması: Vücudun ; koltuk altı, yüz, göbek çevresi, meme başı çevresi, göbek altı orta hat gibi bölgeleri hormonların etkisiyle koyulaşır.
- Göğüslerde dolgunluk ve hassasiyet,
- Sık, idrara çıkma.
- Tükürük salgısında artış.
- Halsizlik, yorgunluk, uykuya eğilim.
Kesin gebelik tanısı için bebeğin ultrasonografi ile görüntülenmesi veya bebek kalp sesinin duyulabilmesi gerekir.
- Ultrasonografi: vajinal ultrasonografi ile 6. gebelik haftasında, bebeğin kalp atışı ve bebeğin kendisi görülür. Vajen yolu ile yapılan ultrasonografi gebeliğe zarar vermez. Özellikle obez kişilerde bu yönteme gereksinim duyulabilir .En erken kesin gebelik tanısı bu yöntem ile konur.
- Gebeliğin 7. haftasında itibaren kalp atışları izlenir.
Gebelik Takibi Neden Önemlidir?
- Gebelik yaşını doğru saptayıp, bebeğin gelişimini doğuma kadar izlemek.
- Annede mevcut olan ve gebelik sırsında şiddetlenebilecek hastalıkları saptamak, gerekli tedaviyi yapmak.
- Gebeliğe bağlı ortaya çıkabilecek sorunları önceden saptayıp bu sorunları önleyici tedbirleri almak ve gerekli tedaviyi sağlamak.
- Anne karnındaki bebekte var olabilecek yapısal bozuklukları erken gebelik döneminde saptamak. Gerekli durumlarda anne karnında tedavi etmek.
- Anneyi gebelik, doğum, loğusalık ve bebek bakımı konularında eğitmek. Gerektiğinde psikolojik destek sağlamak.
İlk Gebelik Muayenesinde Neler Yapılır?
Gebelik Doğrulanır
İlk muayenede gebeliğin varlığı kesinleştirilir. Vaginal muayene ve ultrasonografi ile gebelik yaşı saptanır. Vaginal ultrasonografi ile son adetin ilk gününden sonraki 5-6. haftada uterus içinde gebelik kesesi, 7- 8. haftada ise bebeğin kendisi ve kalp aktivitesi görülebilir.
Bu dönemde yapılan ultrasonografi ile gebelik tanısı dışında;
- Çoğul gebelikler
- Rahim ve yumurtalıklarda kitle varlığı ( miyom, kist gibi )
- Dış gebelik olup olmadığı anlaşılır.
Gebeliğin “Riskli Gebelik” Olup Olmadığı Anlaşılır
Önceki gebeliklerle ilgili bilgiler;
- Ölü doğum veya yeni doğan bebek ölümü öyküsü ,
- Önceki gebeliklerin nasıl sonuçlandığı (erken doğum, 3 veya daha fazla düşük),
- Önceki bebeklerin doğum kilosu (4000g üzerinde ve 2500g altında)
- Gebelik süresince ortaya çıkan şikayetler (tansiyon yüksekliği, suların erken gelmesi, gebelik şekeri)
- Üreme sistemi ile ilgili geçirilen ameliyatlar (klasik sezaryen)
Bu gebelikte ortaya çıkan şikayetler
- Gebenin 18 yaşından küçük, 40 yaşından büyük olması
- Vajinal kanama
- Üreme organlarında kitle, miyom, kist varlığı
- Vajinal akıntı
- Tansiyon yüksekliği
Anne adayının;
- Daha önce geçirdiği hastalıklar (şeker, tansiyon yüksekliği, kalp hastalığı, böbrek hastalığı)
- Üreme sistemini ile ilgili geçirilen ameliyatlar (miyomektomi, konizasyon, kollum amputasyonu, septum rezeksiyonu)
- Sürekli kullandığı ilaç,
- Sigara içimi
- Alkol alımı
- Akrabalık ilişkisi
Anne ve baba adayının ailelerinde;
- Kalp hastalığı,
- Şeker,
- Kalıtsal hastalık varlığı sorulur.
Fiziki Muayene
- Kan basıncı,
- Vücut ağırlığı, boyu ölçülüp kaydedilir.
- Ödem, varis kontrolü yapılır.
Laboratuvar Tetkikleri
İlk kez başvuran anne adayına yapılması gereken testler:
Kan Grubu:
Anne ve baba adaylarının kan grupları belirlenerek, doğacak bebekte kan grubu uyuşmazlığı riski saptanır. Anne kan grubu RH (-), baba kan grubu RH (+) olan her bebekte Rh uyuşmazlığı gelişecek anlamına gelmemekle birlikte gebelik sırasında İndirekt Coombs testleri ile takip uygundur.
Doğumdan hemen sonra bebek kan grubu ve Direkt Coombs testine bakılır. Bebek kan grubu RH (+) ve Direkt Coombs testi (-) ise, anneye doğumdan sonraki 72 saat içinde Anti IgD aşısı yapılarak daha sonraki gebeliklerinde bebeklerin kan uyuşmazlığından etkilenmesi önlenir.
Serolojik Testler:
HBsAg anne adayının hepatit (sarılık) geçirip geçirmediğini saptamak için yapılan testtir. Eğer anne adayında HBsAg (+) ise, doğum sırasında bebeğe geçme riskini önlemek için doğumdan hemen sonra bebeğe hiperimmünglobulin ve aşı yapılmalı, aşı doğumdan sonraki 2 ve 6. aylarda tekrarlanmalıdır.
Rubella (Kızamıkçık):
Gebenin kızamıkçık geçirip geçirmediğini saptamak amacı ile Rubella IgG bakılabilir. Eğer geçirmemiş yani Rubella IgG(-) ise gebeliği boyunca dikkatli olması gerekmektedir. En doğru olan gebelik öncesi Rubellla IgG bakılması ve (-) ise anne adayına aşı yapılmasıdır.
Ultraasonografi:
Anne karnındaki bebeğin sayısının, pozisyonunun, sıvısının, yaşayıp yaşamadığının, gebelik yaşı tayini, iç organlarının, dolaşımının, gelişiminin ve plasentasının değerlendirilmesi, bir Down sendromu tarama testi olan ense saydamlığının ölçülmesi ve burun kemiğinin araştırılması, ikiz gebeliklerde plasenta sayısının ve kese sayısının belirlenmesi amacıyla kullanılır. Vaginal yolla yapılan ultrasonografi, acı ya da rahatsızlık verici bir işlem değildir. Annede enfeksiyon ya da düşük gibi riskler taşımaz. Kural olmamakla birlikte daha çok, erken gebelik haftalarında, ilk 3 ay içinde gebelik tanısı, gebeliğin iç mi dış mı olduğu, gebeliğin yaşı, embriyo sayısının tespiti, embriyonun yaşayıp yaşamadığı ve bebeğin iç organlarının ve büyümesinin değerlendirilmesi için kullanılır. İlerleyen gebelik haftalarında, erken doğum eylemi tanısında ve taranmasında rahim ağzı boyunun ölçülmesi ve plasentanın önde gelip gelmediğinin araştırılması için kullanılır. Ayrıca çok sık olmamakla beraber gebeliğin son aylarında, başın doğum kanalına yerleştiği durumlarda kullanılabilir.
Ultrasonografi, anne karnındaki bebeğin sağlığı ve durumuyla ilgili bize çok değerli bilgiler vermekle birlikte, gelişmekte olan fetusun tüm hastalıklarının tanısı ultrasonografi ile konamaz. Ultrasonografi ile büyük fetal anormalliklerin pek çoğu tanınabiliyor olmakla birlikte, bebeğin gelişimin değerlendirilmesi ve küçük fetal anormalliklerin tanısındaki değeri daha az nettir. Ultrasonografi ile tanısı konamayacak pek çok genetik ve gelişimsel bozukluklara bağlı hastalıklar vardır. Ayrıca fetus anne karnında gelişmesini 9 ay boyunca sürdürdüğünden bazı hastalıklar gebeliğin ilerleyen haftalarında ortaya çıkabilir. Bu hastalıkların daha önceden ultrasonografiyi yapan hekim tarafından görülmemesi, her zaman hekimin bu hastalığın tanısını atladığını göstermez.
Gebeliğin üçüncü ayından itibaren taramalar yapılabilir ve kesin olmamakla birlikte, fetusta kromozom sayısı ile ilgili bir sorun olma olasılığı ve bazı anormalliklerin mevcudiyeti saptanabilir. Ultrasonografinin yapıldığı bu haftalarda var olmayan bir sorun daha sonraki dönemlerde ortaya çıkabilir veya var olduğu halde fetusun küçüklüğü veya olgunun özelliğinden dolayı görüntü kalitesinin tam olmaması nedenleri ile görülmeyebilir.
Yaklaşık %2 gebede fetal anomaliye rastlanmaktadır. Gebeliğin 10-14 haftalarında yapısal anomalilerin yaklaşık %40’ı, 22-24 haftalarında %80’i ultrasonografi ile ortaya konulabilmekte ve tanınabilmektedir.
Bazen gebelik sona yaklaştıkça fetusun organlarının büyümesi ile önceleri görülmeyen anormallikler görünür hale gelebilir, ilk incelemede var olmayan yeni bir bulgu ortaya çıkabilir veya bu bulgunun ortaya çıkışı doğumdan sonraki döneme kadar sarkabilir.
11-14. Hafta Gebelik Muayenesi
Bu gebelik haftaları arasında ultrasonografi ile bebeğin gelişimini belirlemek için çeşitli ölçümler yapılır ve organların gelişimi gözlemlenir. Bu muayene sırasında; Rh(-) olan gebelerde uyuşmazlık riskini saptamak amacı ile İndirekt Coombs Testi yapılır.
Gebe herhangi bir nedenle hekime müracaat etmekte gecikti ise; 15-20. gebelik haftaları arasında 11-14. gebelik haftasında yapıldığı gibi ultrasonografi ve kan testleri yapılır. Şayet 11-14 hafta muayenesi atlandı ise; Down Sendromu taraması amacı ile üçlü (dörtlü) biyokimyasal test yapılır.
Tarama Testleri:
Down Sendromlu bebek için test yaptıran gebeye özgü riski belirler. Bu testler sadece riski gösterirler, kesin tanı için 1. trimesterde bebeğin eşinden örnek (CVS), 2. trimesterde ise bebeğin etrafındaki sıvıdan (amniosentez) örnek alıp genetik çalışma yapılması gerekir. CVS ve amniosentez ultrasonografi altında annenin karnından ince bir iğne yardımı ile ve ağrısız olarak yapılır. Her iki işlem sonrası % 0.5-1 düşük riski vardır. Bu işlemler, hekimin işlem konusunda yeterli bilgi vermesini takiben gebe ve eşi tarafından istenir ise yapılır.
22-24. Hafta Gebelik Muayenesi
Bu haftalarda yapılan ultrasonografi ile bebeğin gelişimini belirlemek için çeşitli ölçümler yapılır ve organların gelişimi gözlemlenir.
50g glukoz tarama testi ile gebelikte şeker hastalığı taraması yapılır. Bu test için günün herhangi bir saatinde 50g glukoz içiminden 1 saat sonra kan şeker düzeyi ölçülür. Kan şeker düzeyi 140mg/dl ve üzerinde ise 100g glukoz ile oral tolerans testi yapılır tanı bu test sonuçlarına göre konur.
Kan sayımı yapılarak; kansızlık varlığı veya riski araştırılır. Rh(-) gebelerde Indirekt Coombs Testi tekrarlanır.
32 ve 38. Hafta Gebelik Muayenesi
- – Baş çevresi, karın çevresi ve uyluk kemiği ölçülür.
- Plasentanın yerleşim yeri,
- Bebeğin etrafındaki sıvı miktarı
- Bebeğin rahim içindeki pozisyonu belirlenir.
- Kan basıncı.
- Ağırlık ölçülür.
- Bebek kalp sesleri dinlenir. NST YAPILIR
- Ödem varlığı değerlendirilir.
Bir Gebe Nasıl Beslenmelidir?
Besin grupları | Normalde | Gebelikte | Emzirme döneminde |
1.Et, kurubaklagil, yumurta |
2 porsiyon; 2 yumurta 1 porsiyon, 1 et veya kuru baklagil yemeği veya etli sebze yemeği 1 porsiyondur. |
1 porsiyon daha fazla | 1-2 porsiyon daha fazla |
2.Süt ve süt ürünleri |
2 porsiyon; 1 su bardağı süt veya yoğurt 1 porsiyondur, 2 kibrit kutusu kadar peynir veya çökelek 1 porsiyondur |
1 porsiyon daha fazla | 1 porsiyon daha fazla |
3.Tahıllar:(ekmek,pirinç, bulgur,makarna,şehriye, börek, tarhana vb.) |
Hiç veya 1 porsiyon (3-6 dilim ekmek) |
1 dilim ekmek daha fazla | 1 dilim ekmek fazla veya 1 porsiyon pilav daha fazla |
4.Taze sebze ve meyve |
3-4 porsiyon; en az bir porsiyon yeşil yapraklı sebzelerden, turunçgillerden veya domatesten |
1-2 porsiyon daha fazla | 2 porsiyon daha fazla |
Sağlıklı bir gebelik ve sağlıklı bir bebek doğumu için dengeli beslenme şarttır. Gebelikte günlük kalori ihtiyacına 350 Kcal/ gün ilave edilir.
Her gebe günde; 80g protein, 1,5g Kalsiyum, 30-60g Demir.
A, B1, B2 ve C vitamini almalıdır.
Gebelikte önemli olan fazla gıda almak değil, dengeli gıda almaktır. Üç öğün arasında ek öğünler alınarak enerji ihtiyacının düzenli karşılanması sağlanır. Gebelikte öğün sayısı 6-8 olmalıdır. Az miktarda sık yemek gerekir. Tüm gebelik boyunca alınması gereken ideal kilo 10-12 kg ‘dır.
Salam, sosis, sucuk gibi katkı maddesi içeren besinlerin tüketimi mümkün olduğu kadar azaltılmalıdır.
D vitamini besinlerde bulunmaz. Ancak güneş ışınlarının direk cilde yansıması ile sağlanır. Bu nedenle güneşlenmeye özen gösterilmelidir.
Mutlaka iyotlu tuz kullanılmalıdır.
Kansızlığı önlemek için yemeklerle birlikte çay içilmemeli, kahve sayısı en fazla iki fincan ile sınırlanmalıdır. Kola ve hazır meyve suları içilmemelidir.
Doktora danışılmadan ilaç kullanılmamalıdır.
Yeterli ve düzenli beslenen gebelerde ek vitamin ve kalsiyuma ihtiyaç yoktur. Demir eksikliği anemi riski saptanır ise demir ilaçları alınabilir.
Gebelikte Egzersizin Faydası Var mıdır?
Gebelikte; uterusun büyümesi ve vücut ağırlığının artmasına bağlı olarak vücudun duruşu değişir. Vücut duruşundaki değişiklik bel, sırt ağrılarına neden olur:
- Gebelikte ortaya çıkan duruş bozukluklarının gidermek,
- Sırt ağrılarını azaltmak,
- Doğum sırasında gerekli soluma ve gevşemeyi öğretmek,
- Karın ve perine kaslarının elastikiyet ve kuvvetini arttırmak,
- Anne adayını ruhsal olarak doğuma hazırlamak,
- Anne adayının bilinçli olarak doğuma yardımını sağlamak ve doğumu kolaylaştırmak amacıyla, gebelikte egzersiz yapılmalıdır.
Doğum Öncesi Yapılan Egzersizler Hangileridir?
Solunum Egzersizleri
- Derin karın solunumu
- Derin göğüs solunumu
- Gırtlak solunumu
Gevşeme Egzersizleri
Sırt ve bel ağrılarını azaltmak amacı ile yapılan egzersizlerdir.
Doğum Öncesi Yapılan Egzersizlerin Amacı Nedir?
Solunum egzersizleri doğumun ikinci döneminde ağrılar esnasında anne adayının nefesini kontrollü kullanarak, etkili bir biçimde ıkınmasını sağlar.
Gevşeme egzersizleri; doğumun ağrısız döneminde, anne adayına nasıl gevşeyeceğini öğreterek bebeğin doğumu için gerekli enerji birikimini sağlar ve gücünü yararlı olarak kullanmasına yardımcı olur.
Anne Adayı İçin En Uygun Gevşeme Pozisyonları Hangileridir?
- Sırt üstü: Baş altında ince bir yastık, dizler bükülü ve diz altında yastık olmalı ayak doğal pozisyonda durmalıdır.
- Yan: Baş altında yastık, gövde öne doğru, arkadaki kol düz yanda, bacaklar hafif bükülü ve bacaklar arasında yastık olmalıdır. Öndeki kol bir yastık üzerinde desteklenebilir
Gevşemeyi yapabilen kişi doğumun ilk devresinde uterusun açılmasına yardımcı olacaktır.
Sırt ve Bel Ağrılarını Azaltan Egzersizler Hangileridir?
- Pelvik Tilt : Gebe sırt üstü dizler bükülü yatar. Baş altında ince bir yastık vardır, elini yatağa doğru bastırıp 10’a kadar sayar ve gevşer. Bu egzersizi otururken ve ayakta iken yapar. Pelvik tilt ile birlikte anne adayı dizlerini karnına doğru çeker ve düzeltir. Dizlerini düzeltirken nefes alır karnına çekerken verir.
- Sırt üstü yatar dizler bükülü pozisyonda iken başını kaldırıp dizlerine doğru bakar ve bırakır. Başını indirirken nefes alır, kaldırırken verir. Bu egzersiz yine pelvik tilt ile beraber yapılmalıdır.
- Anne adayı yine dizler bükülü sırt üstü yatarken tüm sırtını yatağa bastırır, 10’a kadar sayar ve gevşer.
- Yine aynı pozisyonda kalçalarını sıkarak birbirine birleştirmeye çalışır, 10’a kadar sayar ve gevşer.
- Sırt üstü yatarken bacaklarını çaprazlar bir evvelki egzersizi yineler.
- Sırt üstü dizler bükülü, dizlerini yana açarak yere değdirir ve gevşer.
- Sırt üstü dizler bükülü, bir sağ bir sol yana bacakları değdirme. Bu hareket tek bacakla da yapılabilir ( bir sağ bacak bir sol bacak ).
- Anne adayı eller ve dizler üzerinde sırt düz olarak harekete başlar. Sırtını kamburlaştırıp başını aşağı bükerken nefes verir, sırtını düzeltip çukurlaştırarak başını yukarı kaldırırken nefes alır.
- Bebeğin büyümesi, ağırlığın artması ile bacaklarda ağrı ve dolaşım bozuklukları oluşabilir. Bunu önlemek için anne adayı sırt üstü ayaklarını yastıkla yükselterek yatar ve bilekten ayağı aşağı yukarı çeker ve ayak bileğinden dairesel hareketler yapar.
- Bağdaş kurarak oturur. Ellerle dizlerini yere doğru esnetir ve bırakır. Aynı hareket ayak tabanları bitişik olarak tekrarlanır.
- Ayaklar 20 cm. aralı iken bacakları kalçadan dışa çevirir, çömelir ve kalkar.
- Ayna karşısına geçer ve vücut duruşunu düzeltir.
Anne Adayı Günlük Hareketlerde Nelere Dikkat Etmelidir?
Ev işleri yaparken, toz alırken, yerleri temizlerken dizleri üzerinde durmalıdır. Sırt üstü yatarken kalkıp oturmak için önce yan dönüp sonra kollardan kuvvet alarak kalkmalıdır. Sandalyeden, ağırlığını bacaklarına verip destek alarak kalkmalıdır.
Anne Adayının Yapmaması Gereken Hareketler Nelerdir?
- Ani hareketler,
- Ağır kaldırmak,
- Gebeliğin son döneminde çömelerek oturmak veya iş yapmak.
Egzersizler Günde Kaç Defa Yapılmalıdır?
Egzersizlerin her biri düzenli olarak her gün 5-6 kez tekrarlanmalıdır. Daha önceden egzersiz yapmakta olan gebeler ağır olmamak şartı ile aynı egzersiz programına devam edebilir.
Doğum Sonrası Egzersiz Yapılmalı mıdır?
Doğum sonrasında, gebelikte değişen vücut duruşunu düzeltmek amacıyla egzersiz yapılmalıdır.
Ne Tür Egzersizler Yapılmalıdır?
- Günde iki kez en az yarım saat süreli yüzükoyun yatma
- Solunum egzersizleri
- Ayak bileği hareketleri, ayak parmaklarıyla yuvarlak çizme
- Sırt üstü ve uzun otururken bacaklar düz dizi yatağa bastırarak 10‘a kadar sayıp gevşeme egzersizi
- Bacaklar çapraz sırt üstü yatarken kalçaları birbirine birleştirerek ona kadar sayma ve gevşeme egzersizi yapılmalıdır.
- Sırt üstü yatarken diz düz, bir bacağı yukarı kaldırma
- Sırt üstü dizler bükülü yatarken belini yatağa bastırıp, 10’ a kadar sayıp gevşeme
- Sırt üstü dizler bükülü yatarken sadece başı kaldırarak, dizlere bakarken ona kadar sayıp gevşeme ,
- Her iki kolu önden yukarı kaldırıp indirme ve yandan yukarı kaldırıp indirme egzersizleri yapılmalıdır.
- Kedi – Deve egzersizi ( Anne eller ve dizler üzerinde sırt düz olarak harekete başlar. Sırtını kamburlaştırıp başını karnına doğru büker nefes verir sırtını düzeltip bunu takiben sırtını iyice çukurlaştırırken başını yukarı kaldırır nefes alır.)
- Sırt üstü dizler bükülü yatarken, kalçasını yukarı kaldırıp bir sağa, bir sola çevirme egzersizleri yapılmalıdır
- Sırt üstü, dizler bükülü yatarken, elleri dizlere uzatarak başı ve omuzları kaldırma,
- Sırt üstü dizler bükülü yatarken, ellerini uzatarak bir sağ bir sol dizine doğru diyagonal olarak baş ve omuzları kaldırma egzersizleri yapılmalıdır. Diğer günlerde bu egzersizlere sayıları arttırarak devam edilmelidir. On dördüncü günden sonra bir fizyoterapist annenin vücut duruşunu değerlendirerek uygun egzersiz programını seçip öğretmelidir.
Gebenin Acilen Kadın Doğum Hekime Başvurmasını Gerektiren Durumlar Nelerdir?
- Ani vaginal kanama
- İnatçı kusmalar
- Yüksek ateş
- İdrar yaparken yanma, sızı.
- Şiddetli karın, bel, kasık ağrısı
- El ve yüzde şişme
- Ani görme bozukluğu, göz önünde siyah noktaların uçuşması
- İdrar miktarında azalma
- Baş ağrısı
- Vajenden ani, bol miktarda sıvı gelmesi(amniyon kesesinin açılması)
- Bebek hareketlerinin azalması (normalde >10 / gün)
- Kilo alımının durması
- Renkli, kokulu vajinal akıntı olması halinde gebe hiç vakit kaybetmeden hekime başvurmalıdır.
Doğumun Başladığını Haber Veren Belirtiler Hangileridir?
1.Bel ve Sırt Ağrıları:
Büyüyen uterusun ağırlığı nedeniyle vücudun ağırlık merkezi öne doğru kayar. Bu durumda bel kavsi artar ve fazla yük altında kalan bel ile sırtta künt ve devamlı ağrı hissedilir. Bunlar yalancı ağrılardır. Gerçek ağrılar belirli aralıklar ile gelir, karın kasılması-sertleşmesi ile birlikte ve sırt-bel bölgesinde kramplar şeklinde hissedilir.
2.Kanlı Akıntı:
Uterus girimini tıkayan salgı tıkacı; bu bölgenin çok az açılması sonucu oradaki damarlardan bulaşan kanla birleşerek kanlı bir sıvı (Nişan) şeklinde vajenden dışarı akar.
3.Su Kesesinin Açılması:
Başka hiçbir belirti olmadan sadece su kesesinin açılması doğumun başlayabileceğinin belirtisidir. Aniden bol miktarda suyun vajenden dışarıya akması su kesesinin açıldığını gösterir.
Gerçek Doğum Ağrılarının Özellikleri Nelerdir?
Gerçek doğum ağrıları: 10 dakika içinde 2-3 kez gelen, 45-50 saniye süren, karında sertlik oluşturan şiddetli ağrılardır. Düzenlidir, sadece bir noktada hissedilmez; belde, kasıkta ve karında her noktada aynı şekilde hissedilir, şiddetleri giderek artar.
Doğum Ağrıları Başlayan Bir Gebeye Hastaneye İlk Başvurusunda Neler Yapılır ?
- Gebelik yaşı belirlenir.
- Ağrıların başlangıç zamanı ve sıklığı , suların gelip gelmediği sorulur.
- Doğum eyleminin başlayıp – başlamadığını anlamak için vajenden muayene ile uterus giriminin açılıp , açılmadığına bakılır. Rahim ağzı 3cm ve daha açılmış ise aktif doğum eylemi başlamış demektir.
- Doğum eylemi başlamış ise; anne adayına geceliği veya hastanenin özel önlüğü giydirilir.
- Bağırsakları boşaltıcı lavman yapılır. Böylece bebeğin doğum kanalında kolayca ilerlemesi ve doğum sırasında kaka ile bulaşmaması sağlanır.
- Anne adayı, doğum eyleminin takip edileceği odaya alınır, gereğinde ilaç yapılabilmesi ve anne adayının beslenmesi amacıyla kolundan serum yakılabilir (gerekli hallerde)
- Bebeğin kalp sesi düzenli aralıklarla dinlenir. Rahim kasılmalarının kaç dakikada bir geldiği , ne kadar sürdüğü ve şiddetinin ne olduğu saptanıp, hekim tarafından kaydedilir.
- Bir saat ara ile hekim tarafından vajenden muayene yapılarak uterus açıklığına, bebeğin başının doğum kanalındaki durumuna bakılır.
- Uterus açıklığı 10 cm’ye ulaşmış, baş doğum kanalının son kısmına gelmiş ise artık doğum başlamış demektir.
- Doğum masasına alınan anne adayının bacaklar ve üzeri steril örtülerle örtülür. Labium majör, labium minör, anüs etrafı, mons pubise kadar antiseptik solüsyonla silinir.
- Uterus kasılmalarıyla birlikte anne adayına, gebelik egzersizleri sırasında öğrendiği şekilde ıkınması söylenir.
- Gerek görüldüğü durumda anne adayına epizyotomi açılır.epizyotomı açılmadan da doğum gerçekleşebilir.
Ağrısız Doğum
Anne adayı hiç ağrı duymadan da doğum yapabilir. Annenin ağrı hissetmemesi doğurması için bir engel teşkil etmez. Ağrısız doğum amacıyla anneye verilen ilaç uterus kasılmalarını bozmaz. Yalnızca her bir kasılma esnasında uterustan gelen ağrılı uyaranların beyne ulaşmasına engel olur. Anne kasılmaları fark eder fakat ağrı hissetmediği için rahat ve huzurludur. yan etkisi yoktur. Çok popüler bir yöntemdir. Anne adayları ağrı hissetmeden konforlu doğum yapabilmektedirler.
Bu konudaki uygulamama Epidural Doğum sayfamdan bakabilirsiniz.
Bebeğin Doğumundan Sonra Anneye Neler Yapılmalıdır?
- Bebeğin doğum kanalından tümüyle çıkmasından sonra göbek kordonu kesilir.
- Bebeğin kan grubu, kan sayımı, kan şekerini belirlemek için göbek kordonundan kan alınır.
- Plasentanın çıkması beklenir. Bebeğin doğumu ile uterus kasılır, küçülür. Plasentanın ayrılma süresi en fazla 30 dakikadır.
- Doğum kanalından dışarı çıkan plasenta, uterus içinde parçasının kalıp kalmadığı incelenir. Gerekirse usg ile değerlendirilir.
- Anneye uterusun kasılmasını kolaylaştırıcı, kanamayı azaltıcı iğne yapılır.
- Vajen duvarları, uterusun vajen içindeki kısmı doğum sırasında yırtık olup olmadığını anlamak için kontrol edilir, varsa yırtıklar dikilir.
- Varsa epizyotomi dikilir.
- Uterusun kasılması, karın duvarından kontrol edilir.
- Anne yatağına alınır.
Epizyotomi Ne Demektir?
Doğum kanalının son kısmını oluşturan kas ve cildin uygun bir yerden kesilmesidir.
Neden Epizyotomi Yapılır?
- Önceden hiç doğum yapmamış olanlarda, doğum kanalının son kısımdaki kaslar elastik değildir, gevşemez, esnemez ve kolayca yırtılırlar. Bu yırtıklar gözle görülmese bile sonraki yıllarda idrar tutamama ve vajenin dışarı doğru sarkmasına neden olur.
- Doğum kanalının son kısmı epizyotomi ile genişleterek bebeğin başının doğum kanalının son kısmında fazla bekleyip oksijensiz kalmasını önler.
- İri bebeklerin doğumunda doğum kanalının son kısmı epizyotomi ile genişletilerek doğum kolaylaştırılır, bebeğin sıkıntıya girmesi önlenir.
Sezaryen Nedir?
Sezaryen vaginal yoldan doğması mümkün olmayan bebeklerin, karın duvarı ve uterus açılarak doğurtulmasını sağlayan bir ameliyattır. Yani doğal doğumu gerçekleştiremediğimiz de bu yola başvururuz.
Sezaryen Ameliyatlarında Ne Tip Anestezi Verilir?
Sezaryen ameliyatlarında anestezi verilmesi şarttır. Verilen anestezi genel anestezi olabileceği gibi, anne adayının sadece belden aşağısını uyuşturan spinal veya epidural anestezi de olabilir. Spinal veya epidural anestezi verilen anne adayları; ameliyat süresince ağrı duymamakta, fakat bebeği uterustan çıkar çıkmaz görebilmekte, ağlamasını işitebilmektedirler. Ayrıca; ameliyat sonrasında bebekleriyle daha kısa sürede ilgilenebilmektedirler. Genel anestezi almayan bebekler daha aktif olmaktadırlar. Günümüzde en çok tercih edilen anestezi yöntemi bölgesel anestezidir.
Ne Zaman Sezaryen Ameliyatı Yapılır?
- Bebeğin başı ile doğum kanalı arasında uyuşmazlık varsa; baş doğum kanalından geçemeyecek kadar büyük veya doğum kanalı normalden dar ise vaginal doğum mümkün değildir.
- Daha önceden uterus üzerinde iz bırakan sezaryen , rahimden ameliyatları geçirmişse, vaginal doğum sırasında eski ameliyat yerinden uterus yırtılabilir.
- Su kesesinin açılmasından sonra göbek kordonu vajenden dışarı sarkabilir. Dışarıya çıkan göbek kordonundaki anne ile bebek arasında oksijen alışverişini sağlayan damarlar büzülerek bebeğin kısa sürede ölümüne neden olur. Bebeği kurtarmak için acilen sezaryen ameliyatı gereklidir.
- Plasentanın; doğum kanalını kapatacak şekilde uterusun alt kısmına yerleşmesi yani önde gelmesi halinde mutlaka sezaryan gerekir. Plasentanın yerleşme yeri ultrasanografi ile belirlenir.
- Plasentanın bebeğin doğumundan önce yerinden ayrılması halinde bebek, kan kaybından ölür, vakit kaybetmeden sezaryen yapılır.
- Bebeğin doğum ağrıları sırasında sıkıntıya girmesi kalp atışlarının bozulması halinde sezaryen ameliyatı yapılır.
Loğusalıkta Ortaya Çıkabilen Problemler Nelerdir?
1- Meme Başı Çatlakları ve İltihapları
Çatlak oluşan meme emzirilmemeli, pompa aracılığı ile boşaltılmalıdır. Çatlağı giderebilmek için pomatlar kullanılmalıdır.
Meme de sertlik, şişlik, hassasiyet ve kızarıklık oluşması, iltihabı gösterir. Mutlaka bir hekime başvurarak, uygun antibiyotik tedavisine başlanmalıdır. Tedavi sağlanıncaya kadar emzirilmez. Memeler, sıcak su ile ıslatılan tülbent uygulanmasını takiben boşaltılır.
2- Uterus İçi Enfeksiyonlar
Pis kokulu loşi, üşüme, titreme ile yükselen ateş karın ağrısı ile ortaya çıkar. Hemen hekime başvurulmalı, 10 gün süre ile uygun antibiyotik tedavisi yapılmalıdır.
3- İdrar Yolu Enfeksiyonları
Doğum sırasında idrar yollarının zedelenmesi sonucu gelişir. Sık idrara çıkma, idrar yaparken yanma, sızı, ateş yükselmesi, üşüme, titreme, idrar yolu enfeksiyonunun belirtileridir. Mutlaka tedavisi gerekir.
4- Toplar Damarların Pıhtı ile Tıkanması
Bacaklardaki toplar damarlarda oluşan pıhtılar, damarı tıkayabilir, iltihaplanabilir. Pıhtı yerinden kopup, akciğerlere giderek, oradaki damarların tıkanmasına neden olabilir. Bu durum annenin ölümü ile sonuçlanabilir.
Annenin; kansızlığı, önceden varislerin varlığı, doğumdan sonra uzun süre yatakta yatması, pıhtı oluşumunu kolaylaştırır. Bacaklarda damar boyunca kızarıklık, şişlik, hassasiyet varsa bacak yastıklarla yükseltilerek anneye yatak istirahati verilir. Bacak üzerine sıcak uygulanır.
5- Ruhsal Bozukluklar
Doğumdan sonraki 3. günde annede geçici depresyon ortaya çıkabilir. Geçici depresyon sırasında anne sık sık ağlar, ancak ağlama nedenini açıklayamaz. Nedeni doğum sonrasındaki hormonal değişikliktir. Bu dönemde çevresi anneye destek olmalı, güven vermelidir. Gebelik sırasında verilecek eğitim ile anne adayının doğum sonrası ortaya çıkabilecek ruhsal problemleri önlenebilir.
Doğumdan Sonra Cinsel İlişkiye Ne Zaman İzin Verilir?
Doğumdan 6 hafta sonra tüm genital organlar gebelik öncesi normal durumlarına dönerler.
Gebelikten Korunma Yöntemlerinden Hangileri Kullanılabilir?
İki gebelik arasındaki ideal süre 2 yıldır. Bu nedenle doğumdan hemen sonra bir korunma yöntemi uygulanmalıdır.
Rahim içi araçlarla korunmak isteyenler, normal doğumdan 6 hafta sonra, sezaryenden 2 ay sonra rahim içi araçlar taktırabilirler. Adet görmek şart değildir.
Bir daha gebelik istemeyen kadın doğumdan 48 saat sonra veya 6 hafta sonra tüplerini bağlatabilir. Tüpler; ufak bir cerrahi girişimle bağlanır. Tüplerin bağlanması; sadece ovum ile spermin karşılaşmasını önler. Eşlerin cinsel yaşamını etkilemez. Adet düzenini bozmaz. Erken menopoza neden olmaz. En etkili korunma yöntemidir.
Emziren kadınlar için 3 aylık enjeksiyon yöntemi kullanılabilir. Doğumdan 6 hafta sonra adetli olsun yada olmasın yaptırabilirler.
Doğumdan 6 hafta sonra deri altı implantı uygulanabilir.
Vazektomi: Erkekte tohum kanallarının bağlanarak erkeğin üreme sıvısında tohum olmamasını sağlayan bir işlemdir. Artık hiç çocuk sahibi olmak istemeyenlere uygun bir yöntemdir.
Diğer yöntemler; vajene konan fitiller, kılıf, dışarı boşalma vs. etkili korunma yöntemleri değildir. Bu yöntemlerle korunanların gebe kalma şansı çok yüksektir.
Bu konuda Gebelikten korunma yöntemleri yazımdan detaylı bilgiye de ulaşabilirsiniz.
BEBEK BESLENMESİ VE BAKIMI
Anne Sütü:
Doğum sonrası ilk 6 ay yalnızca anne sütü verilmelidir. Anne sütü verirken suya bile gerek yoktur. Kesinlikle şekerli su ve pirinç unu da verilmemelidir. Anne sütü mükemmel bir besindir ve bebeğin büyüme- gelişmesi için tek başına yeterlidir. Verilen her ek gıda (su bile olsa) bebeğe tokluk hissi verecek ve emmeyi azaltmasına neden olacaktır. Ayrıca hastalanma riskini artıracaktır. Anne sütü içeriğindeki anti-mikrobiyal maddeler ve immünoglobulinlerle bebeği ilk aylarda enfeksiyonlara karşı korur. Dört aydan önce çocuğun ek gıdaları çiğnemek için dişleri henüz yoktur ve sindirime yardımcı olacak tükürük salgısı ve enzimleri de görece yetersizdir. Ek gıdaların erken alınması sindirim bozukluğuna neden olabilir.
Çocuğun tartı alımı yeterli ise ek gıdalara 6 aylıkta başlanır. Mümkünse çocuğa en az 12 ay hiç inek sütü verilmemelidir. İnek sütü bir insan yavrusunun ihtiyacından fazla protein ve mineral içerir. Bu da bebeğin böbreklerinde yük oluşturur. Formül sütler, bileşimleri anne sütününkine benzeyecek şekilde değiştirilmiş sütlerdir ve inek sütü ile olan yüklenmeye neden olmazlar. Ancak inek sütünün çocuklarda nadiren görülebilen ciddi alerjik reaksiyonları formül sütlerle de görülebilir.
D vitamini ve flor: anne sütü diğer vitaminlerden zengin olmasına rağmen bebeğin günlük ihtiyacını karşılayacak kadar D vitamini içermediğinden, bebeğe ilk aydan sonra D vitamini başlanır ve 2 yaşına kadar devam edilmelidir. Altı aylıktan sonra diş çürümesini engellemek amacıyla diş macunu kullanana kadar bebeğe flor verilebilir.
Anne ve Baba Açısından Anne Sütünün Önemi:
Ucuzdur, kullanımı kolaydır. Anne-bebek bağının kurulmasına yardımcı olur. Bebek emdikçe annede oksitosin hormonu salgılanır (oksitosin refleksi). Bu hormon aynı zamanda rahimin kasılmasına ve küçülmesine neden olur. Bu şekilde emzirme, doğum sonu kanamayı azaltır ve anne rahminin eski halini almasını kolaylaştırır. Meme kistlerini ve yumurtalık kanserinin bazı türlerini önler. Anne daha çabuk eski formuna döner. Anneyi kansızlıktan korur. Emzirdikten sonra mutluluk hormonu salgılandığından annenin kendisini daha iyi hissetmesini sağlar.
Emzirme Tekniği:
Anne gevşek ve rahat olmalı, oturmalı, mümkünse sırtını bir yere yaslamalı, ayaklarının altına ve bebekle dizi arasına bir destek koymalıdır. Bebeğin vücudu anneye yakın ve paralel, vücudu memeye dönük ve başı ile aynı düzlemde, çenesi memeye gömülü olmalıdır. Memenin kahverengi kısmının çoğu bebeğin ağzına yerleştirilir. Alt dudak dışa doğru kıvrılırken yanaklar şişer. Bebek anne kucağında yarı oturur pozisyonda ve başı dik olmalıdır.
Emzirme Sırasında Olabilecek Sorunlar ve Tedavisi:
Emzirirken göğüste tıkanma, süt birikmesi, meme ucu yaraları, mantar enfeksiyonu gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Bunun için dikkat edilmesi gerekenler:
Doğumdan sonra 30 dakika içinde emzirmeye başlamak, bebeğin memeye iyi yerleşmesini sağlamak, sık sık emzirmek, eğer bebek ememiyorsa, ilk başta sütün sağılması, daha sonra bebeğin emzirilmesi gerekir. Sıcak kompres, memeye hafifçe masaj, meme ve meme başı derisini uyarma süt akmasını ve salgılanmasını artıracaktır. Anne dar giysiler giymemeli, emzirirken makaslama yapmamalı ve yüzüstü yatmamalıdır. Meme temizliğinde sabun ve karbonatlı su kullanılmamalıdır. Her gün duş alması önerilir.
Anne Sütü Saklanabilir mi?
Temiz koşullarda sağılmış süt oda sıcaklığında 6-8 saat, buzdolabında 24 saat, derin dondurucuda 6 ay özelliğini yitirmeden saklanabilir. Bu süt daha sonra sıcak su içine oturtularak ılıtılıp bebeğe verilebilir. Kesinlikle biberon ve emzik kullanılmamalıdır.
Bebeğin Bakımı
Bebeğe her temastan önce eller yıkanmalıdır.
Göbek düşene kadar bebeğe banyo yaptırılmamalıdır. Bebeğin çamaşırları pamuklu olmalıdır. Yeni alınan giysileri yıkanmadan giydirilmemelidir ve sabun tozu ile yıkanmalı, çok iyi durulanmalıdır.
Pişik oluşmaması için bebeğin altı ıslak tutulmamalı, hiçbir zaman pudra kullanılmamalı, bezlendiği sürece yağlı krem sürülmeli.
Özellikle kız bebeklerin altı önden arkaya doğru temizlenmelidir.
Beslenme sonrası bebek sırt üstü değil, sağ yana yatırılmalıdır ve sürekli pozisyonu değiştirilmelidir.
Bebek, doğumdan sonra ilk altı ay; ayda bir kez, daha sonra üç ayda bir kontrole götürülmelidir.
Sağlıklı bir bebek, beşinci ayında doğum kilosunun iki katı, bir yaşında üç katı olmalıdır.
Bebek günde beş kez idrar, bir kez kaka ise doyuyor demektir. Anne sütü alan bebeğin günde 5-6 kez kaka yapıyor olması normal sayılır.
Bebeğin yıkandığı odanın sıcaklığı 26-28C, suyun sıcaklığı 34-36C olmalıdır. Bebeğin önce gövdesi sonra başı yıkanmalıdır.
AŞILAR
Temel aşılama programında yer alan aşılar mutlaka yaptırılmalıdır. Henüz yeri olmayan yeni çıkan aşılar ise doktorların önerdiği şekilde yaptırılabilir.
Gebelik Hakında Sıkça Sorulan Sorular
Dış Gebelik Nedir?
Rahim dışında, genellikle tüplerde daha nadir olarak yumurtalık üzerinde, ve karın boşluğunda gelişen gebeliktir. Erken teşhis ve tedavi çok önemlidir. Aksi taktirde gebelik tüpte sürer ve tüpün yırtılması ile sonuçlanır. Dış gebelik, adet gecikmesini takiben uygun zaman aşımına rağmen gebelik kesesinin rahim içinde olmadığı bir patolojidir. Düzenli artış göstermesini beklediğimiz kanda gebelik hormon seviyesinde beklenen artış kaydedilemez. Tedavide genellikle erken dönemde ilaç tedavisi, geç dönemde ise cerrahi seçilir.
Plasenta (Eş) Nedir?
Normalde rahimin üst bölümüne, ön veya arka duvara yerleşir. Anne ile bebek arasında madde ve gaz alışverişini sağlar. Oksijen, su, besin maddelerini anneden bebeğe, bebekteki atıkları da anne dolaşımına geçirir. Hormon üretir. Bebeğin solunum, sindirim, idrar sistemine ait işlevlerini yürütür. Hastalıklara karşı koruyucu bazı maddelerin (antikor) anneden bebeğe geçmesini sağlar. Annede hastalık yapan mikroplar plasenta aracılığı ile bebeğe geçebilirler.
Su Kesesi Nedir?
Bebek içi sıvı dolu bir kese içinde büyümeye başlar. Bu sıvı sürekli yenilenir. Bebeği çarpmalardan korur, simetrik olarak gelişmesine yardımcı olur, kol ve bacaklarının eğrilmesini engeller, vücut ısısını sabit tutar, fetüsün kolay hareket edebileceği bir ortam sağlar, boşaltım sistemi görevi yapar, basıncı sağlar. Ayrıca doğumun başlangıcında su kesesi açılarak doğum kanalının temizlenmesini sağlar. Doğum ağrıları başlamadan önce açılırsa, bu duruma suyun erken gelmesi denir. Su kesesinin açılması aniden açık sarı renkli bol miktarda sıvının hazneden dışarıya akması ile anlaşılır. Sıvı kokusuzdur. İçinde beyaz yağlı parçacıklar bulunabilir.
Bir Gebe İlk Kez Ne Zaman Hekime Başvurmalıdır ?
Anne adayı, gebe kaldığını fark eder etmez şikayeti olmasa da hekime başvurmalı, ilk muayenesini yaptırmalıdır. Bu muayenenin amacı; anne ve bebek için risk faktörlerinin olup olmadığını saptamak, gebelik takip planını yapmak, bu takip planı çerçevesinde yapılacak muayeneler ve testler konusunda anne adayını bilgilendirmektir.
Gebelikte Diş Bakımı Nasıl Yapılmalıdır?
Gebelikte kalsiyum eksikliğine bağlı çürük oluşumu ve her gebeliğin bir dişin kaybına neden olduğu düşüncesi yanlıştır.
Gebelikte tükürük birleşimindeki değişiklik, gebelik öncesinde var olan çürüklerin ilerlemesini hızlandırır. Diş etleri kolay kanar. Diş eti kanamasına rağmen, dişler düzenli fırçalanmalıdır.
Gebelikte her türlü diş tedavisi (diş apse tedavisi, diş çekimi ) yapılabilir. Uzun sürecek tedaviler (kanal tedavisi gibi) 6. aydan sonraya bırakılır.
Gebe Banyo Yaparken Nelere Dikkat Etmelidir?
Gebelikte banyo duş şeklinde yapılmalıdır.
Çok sıcak veya soğuk olmayan su tercih edilmelidir.
Sık duş almaya özen gösterilmelidir.
Vajenin içi asla yıkanmamalıdır.
Temiz olmak şartıyla gebelik boyunca suda yüzülebilir.
Gebelikte Cinsel İlişki Tehlikeli midir?
Vaginal mikrobik akıntısı bulunmayan ve ilişki sonrası hiçbir şikayeti olmayan gebelerde cinsel ilişkinin sakıncası yoktur. Cinsel ilişki gebeliğin ilk yarısında düşüğe, son yarısında ise erken doğuma neden olabilir. İlişki sonrası kramp tarzında karın ağrısı, karında sertleşme, vajinal kanama, düşük veya erken doğum belirtileridir. Bu tür belirtiler görüldüğünde ilişki yasaklanır. Vajinal mikrobik akıntısı olan gebelerde, ilişki ile mikroorganizmalar uterus içine doğru taşınarak erken doğum eylemine neden olabilirler.
Gebe, Seyahate Çıkabilir mi?
Gebelik sırasında; düşük tehdidi, erken doğum bulguları yoksa; otomobil, tren, otobüs, uçakla yapılacak seyahatler gebelik için tehlikeli değildir. Ancak uzun süren yolculuklarda araç içinde (uçak ve tren seyahatlerinde) veya molalar (otobüs seyahatlerinde) sırasında yürüyüş yapılarak bacaklarda dolaşımın düzenlenmesi sağlanmalıdır.
Gebelikte sigara içimi; düşük doğum tartılı bebek doğumuna, ölü doğuma, plasentanın önde yerleşmesi ve erken ayrılmasına neden olur. Anne adayı gebeliği süresince sigarayı bırakmalıdır.
Gebelikte Alkol Almak Doğru mudur?
Alınan alkol miktarına bağlı olarak, bebekte gelişme bozuklukları ortaya çıkar. Gebelikte alkol alınmamalıdır.
Gebelikte Aşı Yapılabilir mi?
Gebelikte, tetanoz aşısı yapılabilir. Eğer son 5 yıldır tetenoz aşısı yapılmamışsa; anne adayı ile ilk karşılaşmada ilk doz, bundan en az 4 hafta sonra 2. doz aşı yapılır, aşı doğumdan altı ay sonra tekrarlanır. Böylece anne ve doğacak bebekler 10 yıl süre ile bağışıklık kazanır. Kızamık, kabakulak, kızamıkçık aşıları gebelikte kesinlikle yapılmaz.
Ağrısız Doğum Amacıyla Anneye Verilen İlaçların Bebeğe Zararı Dokunur mu?
Bu ilaçlar özel bir bölgeye uygun dozda verildiğinde bebeğe zararı olmaz. Tersine annenin ağrısı geçtiği ve düzgün nefes alıp vermeye başladığı için bebeğe giden oksijen miktarı da artar. Bebek doğduğunda daha canlı ve hareketli olur.
Ağrısız Doğum Yaptırılan Annelerin ‘Sakat Kalabileceği’ İddiası Doğru mudur?
Ağrısız doğumda kullanılan kateterler omuriliği örten zarların dışına yerleştirilir. Yani annenin belinden ‘su’ alınmaz. Tekniğine uygun olarak yapıldığında ağrısız doğumun anneye hiçbir zararı yoktur. Aksine anne ağrı hissetmediği için doğum sırasında hırpalanmaz, yorgun düşmez. Bebek doğarken uterus kasılmalarıyla birlikte nefesini tutup ıkınarak bizzat kendisi de doğuma yardımcı olur. Doğumdan sonra da en kısa zamanda bebeğine bakacak hale gelir.
Anne Bebeği Ne Zaman Emzirmelidir?
Eğer annenin sağlık durumu uygun ise, doğumdan hemen sonra bebek anneye verilerek emzirmesi sağlanmalıdır.
Emziren Kadın Gebe Kalabilir mi?
Her ne kadar emzirmenin gebeliği önlediği söylenmekte ise de küçük bir olasılıkta olsa gebe kalabilir. Bu durum sıklıkla düzensiz emzirme ile birlikte görülür. Düzenli emziren ve adet görmeyen kadında, 6 aydan sonra gebe kalma şansı çok yüksektir. Bu nedenle doğumdan hemen sonra bir korunma yöntemi seçip, uygulanmalıdır.